29 Aralık 2010 Çarşamba

Ohne Dich//



çok uzaklarda bir şehirde, bir adam kör bir kıza aşıktır. bir gün kızla karşılaşırlar, utana sıkıla, bir kahve içmek için onu ikna eder. masada eli avucundadır. kör olması onun için önemli değildir, hayatının amacı yapar onun gözlerini. bir kez kendisini görmesi için, bir kez gözlerinin içine bakabilmek için. aylarca, yıllarca uğraşır, en sonunda bir gün, kızın gözleri açılır.

o gün kız, adamı terk eder.

ohne dich, kann ich nicht sein
ohne dich
mit dir bin ich auch allein
ohne dich

Mein Herz Brennt//



şimdi sevgili çocuklar dikkat edin
ben yastığınızdan gelen sesim
size bazı şeyler getirdim
bunu bağrımdan kopardım
bu yürekle güce sahibim
şantaja göz kapağı
gün doğana kadar şarkı söyleyeceğim
cennetten gelen bir parlak ışık
yüreğim yanıyor

onlar size gece gelecek
şeytanlar,hayaletler,siyah periler
mahzenin dışında sürüklenirler
yatağının altından bakacaklar

24 Aralık 2010 Cuma

Sonne//



bu masal çocuk masalı değildir. pamuk prensesi değil, altın prensesi anlatır. pamuk prenses iyidir, güzeldir, saftır, yardımseverdir, kin gütmez; sadece katışıksız bir sevgidir; ihtirasları yoktur, kötülük nedir bilmez. altın prenses ise, sadece güçle yaşar; sevgiyi bilmez, kalbi altın gibidir; ama başkaları için değil, sadece kendi için altın. tutkuları vardır, bir erkeğe sahip olmak istemez; nice erkek ona kul köle olmalıdır. hayatı altındır. altın tozlarını çeker burnuna altın rüyalar görmek için. bulutların üzerinde dans etmez altın çeken altın prenses; kendini kocaman altın külçelerinin üzerinde hayal eder. fakat altın, kötüdür. altın parlaktır, insanı ihtişamlı olmaya davet eder; insanın bastırdığı dürtülerini harekete geçirir; altın baştan çıkarıcıdır; altın katildir, insan öldürür, öldürtür; altın yeraltına hapsedilmiştir; çünkü bulunması istenmemiştir. ama insan kazmış ve bulmuştur onu. altın da, onu özgürlüğüne kavuşturan insan olduğu için; ona içindeki tutkudan bir parça vermiştir. nice eller kana bulanmıştır ona ulaşmak için; nice insanlar satılmıştır altın için; nice insanların ölümüne sebep olmuştur altın.
altın prenses yaşar; ama bizim için değil. pamuk prenses gibi boğazına takılan bir elmadan dolayı kısa bir sürede olsa cansız kalmaz; altın prensesi öldürmeye gelen kötü bir kadın yoktur; çünkü zaten o kötüdür. altın prenses kötülüğün şuh kızlarından biridir. kral babanın, kraliçe ananın kızı değil; direkt kötülüğün evladıdır. güzelliği erkeklerin için yakar; ama o da damarlarında dolaşan altın gibi; sahip olunmak için değil; sadece başköşede ya da en değerli yerde durmak için doğmuştur.
cam bir tabutta, 6 cücenin omuzlarında etrafı tepelerle çevrili modern diyarda, bir elma ağacının dalındaki bir elmanın altına bırakılmaya götürülürken; onu öldüren damarlarına enjekte ettiği aşırı oranda altındır: altın vuruş.
ve ağaçtaki elma düşer; çalınan parça en tepeye çıktığında ve cam tabut paramparça olur; altın prenses canlanır.
pamuk prensesi öldüren elma, altın prensesi canlandırmıştır. biri altından vücuda sahipken, biri pamuk ipliği gibi saf ve incedir. biri ihtirasın diğer adı iken, biri güzelliğin ve gerçek sevginin anahtarıdır.

bu masal altın prenses ve 6 cüceyi anlatır.

alıntıdır

16 Aralık 2010 Perşembe

Magnetohydrodynamics (MHD) //




Magnetohydrodynamics (MHD), basitçe, çok güçlü bir mıknatıs kullanılarak iyonize denizsuyu moleküllerini bile itebilecek bir manyetik alan yaratabilmek demektir.

Bir çoğumuz bu kelimeyi ilk defa The Hunt for Red October filmi ile kelime haznemize kattık. Bu denizaltı filminde ruslar Red October (kızıl ekim) isimli bir denizaltıda bu zamana kadar eşi benzeri görülmemiş bir itiş sistemi kullanıyorlardı. Gerekli gördüklerinde pervanelerini susturup Caterpillar adını verdikleri bu sistemi açıyor ve adeta suyun altında yok oluyorlardı. Peki bu yöntem gerçekten amerikan sinemasının bir abartısından mı ibarettir? Tamamiyle bir kurgu bilim midir buna bir bakalım.

MHD, 19. yüzyılın sonunda yaşamış hollandalı fizikçi Hendrik Lorentz'e kadar uzanır. Yaratılan çok güçlü bir elektrik akımı, iletken bir sıvı olan denizsuyunu itebilecek manyetik alanı sağlayabilmektedir. Süper iletkenlerin kullanımına kadar böyle bir manyetik alanın yaratılması hayal iken artık mümkün olmuştur. Süper iletkenler, sıfıra yakın elektrik direncine sahip olduklarından ısı kayıpları çok çok düşüktür. Bu da teorik olarak bir denizaltıyı düşük de olsa belli bir süratle itebilecek kadar manytik alanı oluşturabilmeyi mümkün kılar.

Sistemin tasarımı ise şöyledir. Bir itici (thruster) içinde manyetik alan yaratılır ve bu manyetik alanın sonucunda iticiye giren su çıkıştan hızla itilir, bu hızla itme de aynen su jetinde olduğu gibi newton'un üçüncü yasasına uygun olarak iticinin bağlı olduğu kütleyi ivmelendirecektir. Sözkonusu manyetik alanın yaratılmasında önceden sıvı helyum kullanılmakta iken artık sıvı azot ile süper iletken özellik kazandırılan malzemeler (ibm zürih laboratuarları) deniz araçlarının sevk sistemlerinde kullanılmak üzere çok çekici hale gelmiştir.

Bu konuyla ilgili önde gelen çalışmalar Japonlar tarafından gerçekleştirilmiştir. 1987'de başlayarak 1991 yılına kadar 31 milyon dolar bütçeye sahip Yamato ı isimli 30m'lik tekne %4 verilmi bir mhd sistemi ile çalıştırılmış ve 8 knot sürate ulaşmıştır. Her biri 24cm çapında altı nozula sahip iki itici kullanmaktadır.

Buna ek olarak Amerikalıların David Taylor araştırma enstitüsünün Textron Defense Systems firması ile yaptığı ve 9100 tonluk bir denizaltıyı 30 knot ile sevk etmek üzere yaptığı bir çalışma ve konuyla ilgili uzmanlardan Daniel Swallom tarafından mayıs 1991 yılında Naval Engineers Journal'da yayınlanmış ödüllü bir makale bulunmaktadır. Bu ödüllü makaleye rağmen amerikan donanması 1993 yılında bu çalışmayı tamamen durdurmuştur.

MHD sistemi gemideki pervane, şaft, dişlikutusu gibi büyük yer kaplayan ve temel gürültü unsuru olan birçok sistemi elimine ederek yerine sessiz ve çok daha az yer kaplayan bir sevk sistemi koymayı taahhüt eder ancak bunun yanında iki adet çok önemli, aşılmayı bekleyen sorunu da yanında getirir. Bunlardan birincisi yüklü elektrotların çeperinde oluşan klorin gazının hipoklorin ve ardından hidrojene dönüşmesi ve bu baloncukların patlayarak tıpkı kavitasyon yapan bir pervane gibi, başka denizaltıların pasif sonarlarıyla tesbit edebilecekleri bir gürültü meydana getirmesidir. İkinci önemli sorun ise suyu itmek için üretilen manyetik alanın, denizaltı tesbitinde kullanılan manyetik anomali dedektörleri tarafından kolaylıkla algılanabiliryor olmasıdır. Uzmanlar her ikisinin de çaresinin olduğunu söylemektedirler.

Daha iyisi bulunana kadar en iyisi olarak akıllarda yer etmiş MHD sistemi üzerine bugün birçok üniversitede çalışmalar gizli veya alenen sürdürülmektedir. eğer yaygın bir şekilde kullanılmaya başlanırsa nasıl ki pervanenin icadıyla kürekli gemiler kaybolduysa, pervaneli ve sujetli gemiler de yerlerini mhd'li gemilere bırakacaktır.

vilnius vastavnic

3 Aralık 2010 Cuma

2010 yılında hala seks yapmak //





dünyanın kapitalist düzende olmasından ve insan yığınlarına bişeyler satılarak dönmesinden kaynaklanan durum. insan nüfusunun çok büyük çoğunluğu sadece birşeyler satın alsınlar ve tüketsinler diye var. (bkz: consume obey die) ve bu satışın büyük kısmı seks sayesinde yapılıyor (bkz: sex sells) aslında insanlığın ilerlemesini sağlayan, uygarlığı, bilim, kültür ve teknolojiyi ileriye götüren dünyada birkaç bin insan var. onların bir kısmı da insan soyunun devamı için yeterli olacağından, kalanın bırakın seks yapmayı, yaşaması bile gereksiz. insan soyunun devamı için de seks şart değil. dünyayı ileriye taşıyan o birkaç bin insandan seçme yapılarak günümüz teknolojisiyle yapay döllenme ile çok güzel çocuklar elde edilebilir. birkaç bin de güçlü kadınlardan seçilecek taşıyıcı anne ve iyi eğitilmiş bakıcı onların yetişmesine yetecektir. diyeceksiniz ki bu birkaç bin insan seks yapmadan nasıl yaşayacak? sperm ve yumurtalarını alıp dondurduktan sonra cinsel organlarını alırsanız gayet güzel yaşarlar ve sekse ihtiyaç bile duymazlar efendim. bu kadar basit. şu kapitalist düzen yüzünden 2010 yılında hala seks yapılıyor. yazık, çok yazık...

actros

1 Aralık 2010 Çarşamba

itü sözlük, boku çıkan yapım //


İtü sözlük te yazardım ben eskiden. hesabı kilitledim 2 ay önce. Nasıl silineceğini bilseydim sildirirdim ama kilitlemek daha uygun gibi göründü o an için. Kezbanın önde gideni bir karı iftira atmak için beni bulmuştu. Allah tan beni tanıyan bir kaç kişi var, salağın dediklerine gram değer vermediler, zaten ne bok olduğunu sözlükte biraz dolanan anlar o karının. Hesabı niye kilitledin diye sordu arkadaşlar. Bu kadar kolay iftira atabildiğin bir yerde durmanın pek bir esprisi yok demiştim. Zaten sözlüğün bokunun çıktığını yazıyorlardı bu ve bunun gibi başlıklarda.

Sözlüğün bana çok faydası oldu. Hakikaten değerli adamlarla tanıştım orada, kızlı erkekli bir arkadaş ortamım oldu, gereğinde kafam bozukken arayıp evinde kalabileceğim arkadaşlarım, Beşiktaş ta, Kadıköy de, Üsküdar da buluşup dertleşebileceğim, derdine çözüm arayabileceğim insanlarla. Ha içinde çürük elmalar varmış, onların kimisi taze sıçılmış boktan bile değersizmiş, onu da gördüm ama 3-4 tane onlar, fazla değil. Bir gram haysiyet taşımadıkları için, burada sadece lafı edilip geçilir onlar. Öyle işte. Sevmiştim oradaki ortamı, geyiği olsun, bilgi içeren başlığı olsun, zirveleri olsun, güzeldi işte.

Sonra bir şey oldu. Ne olduğunu anlamadığım bir şekilde sözlük boka sarmaya başladı. V3 diye bir şey getirdiler, işleyişi değişti, kaydolan tiplerin yaş ortalamasının düşmesinden midir nedir, mal mal başlıkların sayısı iyice artmaya başladı sol tarafta. Yukarıdaki girilerde anlatmışlar, bir daha bahsedip kafa şişirmeye gerek yok. Bugün bir tanesini de ben gördüm. İbrahim in yazılarına göz gezdirmek için girdiğimde sol tarafta, normalde reklamların olması gereken yerde, sözlüğün facebook sayfasının reklamı vardı. İşte beğenenler, beğenmeyenler, isimleriyle beraber çıkıyor orada. Tabi facebook olduğu için resimler de var. Şimdi benim anlamadığım ilk şey, neden? Yani neden böyle bir şey konulmuş buraya? Sözlüğün facebook sayfasını tanıtmaksa amaç, beğenenlerin resimleri, isimleri vs. neden beliriyor orada? Uzatmadan, buranın neden konulduğunu ben söyleyeyim, sözlüğe hit aldırmak için, bu reklamla beraber gelecek olan hitlerin tamamen abazanlardan gelecek olmasının hiç önemi yok. Hayır zaten sözlükte çok fazla abazan var, hepsi öyle böyle ıyykkk! diye başlıklarda sürekli geziyor (ki doğru bir iddia, kız/erkek sözlükte abazan çoktur) bunu körüklemek nedendir? Orada ismi, cismi çıkan bir yazar, garip mesajlar almaya başlarsa bunun sorumlusu kimdir? Bu reklamı oraya koyanlar mıdır, yoksa oraya en başta üye olanlar mı? Bu facebook denen bokun ne olduğunu da yazmıştım ben bir zamanlar, kimse bana öyledir, böyledir diye mesajlar atmasın.

Sözlüğü abazan yuvasına çevirip bundan hit alma çakallığını düşünen yönetime buradan sevgiler, saygılar. Akıllıca bir iş yapmışsınız, helal olsun, hit sayısında baya artış olur. Oraya kayıt olanlar, kişisel bilgilerinin google server larında 15 yıla kadar kayıtlı duracağının falan farkında mıdır, bilmiyorum ama bu şekilde umuma açık yerde kullanılabileceğinin farkına varmışlardır artık. Bu kadar kör parmağın gözüne yapılan bir şeyden sonra, artık söylenecek pek bir şey de kalmıyor zaten.

Eminim bundan memnun olan bir kaç kişi vardır. Hayır bir tane olduğundan yüzde yüz eminim, zaten önüne geleni facebook tan ekleyen, ekran karşısında boşalan birisi olduğu için onun ekmeğine yağ sürmüştür, ama bunların haricindekiler bu olay hakkında ne düşünüyorlar, gerçekten merak ediyorum.