21 Haziran 2010 Pazartesi

Retro


Bazen arşivden eski parçaları açıp dinlemek için içimde bir istek doğuyor. Frank Sinatra, Otis Blackwell, Cole Porter ve diğerleri... Büyük bir AC/DC fanı olmama rağmen, '30 ların, '40 ların cazibesi her insanı etkilediği gibi beni de cezbediyor. Kabataslak tasvirlerle, önümdeki kağıda birkaç bar resmi çiziktiriyorum, aklımda canlandırdığım o mükemmel ortamı kağıda geçirmeye çalışıyorum. Zor bir şey tabii, özel bir yetenek gerektiriyor çizim denen şey, ama yaptıklarım beni tatmin ediyor genelde. Ellerinde viski bardaklarıyla kırmızı deri koltuklarda oturmuş takım elbiseli erkekler, kol düğmelerinin henüz lüks olduğu, herkesin rahatça biribirinin ardından oyun çevirip sekreteriyle seviştiği yıllar. Ağızlıklı sigaralarıyla 'zerafet' kelimesinin karşılığı, beyaz gece elbiseleri ve eldivenleriyle kadınlar. Masalarda gece lambaları, kahverengi ve pastel bir bar. Bloody Mary, Margarita ve Piña Colada...


23 yaşımdayım. '30 ları, '40 ları, ABD nin altın çağı '60 ları hiç yaşamadım, onlar hakkında bildiklerimin hepsi kitaplardan, makalelerden ve eski filmlerden aklımda kalanlar. O yılları hiç yaşamamış biri olarak onları özlemem, o yıllarda doğmuş olmayı dilememin nedeni nedir acaba? Ya da bütün dünyadaki bu 'retro' tutkusunun bir açıklaması olabilir mi? Hayatın her yönüyle çok daha basit olduğu, mikroçip devriminin gerçekleşmediği, günümüz sözde 'özgür' dünyasından çok daha bağımsız yaşayabileceğimiz, herkesin aynı zamanda hem biraz daha 'large' hem de aynı oranda 'sert' olduğu bir dönem. İlişkilerin her alanda, iş, özel hayat, aile, çok daha farklı olduğu, pastel renklerle bezeli, hayata mola verip bir kadeh Daiquri ile biraz keyif yapabileceğiniz bir dünya. Kulağa hoş geliyor gerçekten de.




Eve gidip, plaktan bir Aretha Franklin veya Elvis Presley parçası açmak, koltuğa uzanıp günü düşünmek. Gece dışarı çıkıp, arkadaşlarınızla buluşmak. Ne cep telefonu, ne internet ne de başka bir sanal şey. Her şey insani, her şey olması gerektiği gibi. Düşündüm de biz 'retro' tutkunları pek haksız değiliz gerçekten de.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder