
Bundan bir kaç sene önce olsaydı, şöyle 2. sınıftayken falan, bu başlıkta bir şeyler karalamaya çekinirdim. Neden mi, neden olacak olm, küçüktük o zamanlar. Bir kız bunu görür de, aman çevremdeki hatunlardan birisi görür de, ilişiğini keser diye yazmazdım. Neyse, yıllar geçtikten sonra farkına vardığın değişimler başka bir yazının konusu.
İnternet çağı denen bir zırva var. İlk kez '99 da, üye olduğumuz Veezy nin gönderdiği aylık Vee-mail dergisinin içinde görmüştüm, Google, Altavista, Arabul falan daha yeni yeni yayılıyor Türkiye de, okulun bahçesindeki servisçinin, Peugeot J9 un üzerine @ixirmail.com lu mail adresini yapıştırdığını hatırlıyorum. Şimdi 10 yaşındaki yeğenlerin bile gmail, hotmail, facebook mail, bok püsür adresleri var. İşte bu 'internet çağı' denen şey, sanırım o yıllarda başladı Türkiye de. Bir dip not düşeyim, Vestel in Avrupa beyaz eşya pazarında en büyüklerden birisi haline gelmesinin temelinde, zamanında Türkiye ye attığı Veezy kazığı yatar. Ayda 39.99 $ dan, 3 yıl vadeli sattıkları bilgisayarların fiyatı, 2001 krizinde devalüasyonla beraber 3 katına birden çıkınca, ellerine geçen sıcak paranın haddi hesabı yoktur. Türkiye deki o zamanlar internet kullanan hemen herkesin evinde Veezy olduğunu, en büyük rakibi Superonline ın bile nal topladığını da düşününce, atılan kazığın budakları daha bir ortaya çıkıyor.
İlişkilerin 0 ve 1 lerden oluşan bu dünyadan etkilenmemesi mümkün değildi zaten. '99-'11 bakıyorum da 12 sene geçmiş, eh pek şaşırtıcı değil. İlk internet aşıklarını hatırlıyorum ben, Zurna da tanışıp, işi gerçek hayata dökmeye karar verince ikisi de hayal kırıklığına uğramış, sonra bir bıçaklama durumu mu ne olmuştu. Bir dip not daha düşeyim, Zurna nedir diye soracaklar için, Zurna bir zamanların en favori chat odalarından bir tanesi, bugün 30-35 yaşlarında olan nesil için bir zamanların facebook uydu diyeyim. Şimdi o zamanlar, bu haberlere sık rastlamak olasıydı, çünkü ülke daha önce hiç karşılaşmadığı bir kavramla, yani 'sanal dünya' ile karşılaşmıştı. Sanal dünya denen kavram, daha sonra Digimon ile 10 yaşındaki çocukların bile kanıksayabileceği bir şeye döndü ama ilk zamanlarda baya baya öcü gibi görünüyordu oradan. Televizyonlarda abartılı bilgisayar başında ölüm haberleri, bilgisayarların aslında birer uyuşturucu görevi gördüklerini yayımlayan gazeteler, reality show lar, sözümona eğitimciler, vs. Ülke gençliği, daha önce hiç karşılaşmadığı bu dünyanın içine sonuna kadar girmek istiyor, '80 darbesiyle gençliğinin en güzel yerinde anarşi, kaos, terör ve ölümle tanışmış olan nesil ise, çocuklarını bu dünyadan alabildiğine uzakta tutmaya çalışıyordu. İşte yasağın getirdiği underground kültür, zamanın gençliği üzerinde zaten deforme olmuş ilişki/beraberlik kavramıyla çatışınca, biribirini besleyen bir dalga oluşuyordu. Çocuklarını geri çeken aileler, bilgisayar yasaklarıyla büyüyen bir nesil, olmayana sahip olanın elde ettiği karizma. Evindeki üstünde elişi örtülü bilgisayarı açıp 56k modemle nete bağlanabilmek için ailesinin misafirliğe gitmesini bekleyen çocuklar, ertesi gün okulda 'icq dan abimle konuştuk dün akşam, süper bir şey ya' diye hava atan veledin karşısında ne yapsın? 13 yaşında kafan bu kadar çalışıyor ki 'sizin bilgisayarın şifresini bana verseneeee' diye çok bir bok bildiğini göstermeye çalışıyorsun, hayır karşıdan gelen cevap da 'yok yaaaaa, sen beni ne sandın oluuumm' olunca, acaba verseydi ne yapacaktı o kodu, bilgisayarı açtığın zaman NFS2 ya da FIFA 99 oynuyorsun en fazla, klavyenin girişi yerinden çıksa da bilgisayar açılmasa çöktü dersin, zaten bir bilgisayarın içinde düzinelerce şifre olduğu için hangisi olduğunu nasıl anlayacaktı gibi konuları hiç düşünmemiş olan diğer taraf arasında böyle bir konuşma vuku bulabiliyor.Bilgisayar, sanal dünya ile iletişimi bu şekilde olan bir çocuğun, bunu bir iletişim aracı olarak kullanması da hastalıklı oluyor pek tabii.
Benim ilk mail adresim, Lise-2 deyken oldu. Osman diye fırlamanın önce gideni bir çocuk vardı, o bana almıştı mail adresini. O kadar garibime gitmişti ki, mail gönderirken maile ek olarak resim koyabildiğimi de keşfedince, olur olmaz millete resimli mailler gönderiyordum, mesela hoşlandığım bir kız vardı, ona maille uçan cadı resileri yollamıştım, onun mail adresi de ona benzer bir şeydi çünkü. Msn den titreşim göndermek, ne kadar boktan smiley varsa hepsini kullanmak falan. O yıllar için bunu biraz normal karşılayabiliyorum, benim teknolojinin gerisinde bir adam olmamı saymıyorum zaten. Ancak bunun halen daha aynı olması, hastalıklı bir büyüme göstererek özellikle '90 sonrası nesle bu derece sirayet etmesi korkutucu gerçekten.
Facebook denen zırvaya bakın. Türkiye merkezli kullanıcıların yaş ortalamasına bakın, hepsini geçtim kullanım amacına bakın. Twitter denen ne idüğü belirsiz şeye bakın. Attention whore denen kavramın hayattaki yansımalarına bakın. Kendini pazarlayan, etini satan liseli kızlar, akıl yaşı 15 inden sonra büyümeyen yüz binlerce gencin uğraştıkları şeylere bakın.
devamı diğer post ta...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder