
hakkında solcuların kurtlar vadisi gibi benzetmeler yapılıyor.
(başlamadan önce, diziyi hiç kaçırmam, izlediğim yegane türk dizisidir ama bu kadar skimsonik bir benzetme duymamıştım daha önce, hakkını vereyim.)
`behzat ç` nin sol literatüre aitmiş gibi görünmesi, aslında ülkemizdeki 'sol' kavramının ne halde olduğunu gösteriyor. televizyondan, internetten daha doğrusu görsel medyadan o kadar çok yozlaştırıcı metaya maruz kalıyoruz ki, insanlar artık neyin neyi temsil ettiğinin farkında bile değiller. türk telekom arena da adnan polat a tepki olarak başlayan hareket bir anda hükümet eleştirisine dönüyor, sonra bir taraftar grubu [ismi lazım değil] çıkıp, bir anda farklı bir boyut kazanan protestoyu eleştiriyor. haklı veya haksız, yerli veya yersiz bir şekilde, yapılan iş evrimleşerek olduğundan çok farklı bir hal alıyor. sadece para kazanmak için yapılan bir dizi, bir anda toplumsal fenomene dönüşerek etrafta mini polatların, mematilerin oluşmasını sağlıyor, başka bir karakter insan içinde yapılması 'ayıp' davranışları izleyiciye güldürü mizahı olarak sunuyor ve kemal sunal ın tahtına aday gösteriliyor, koskoca kanuni sultan süleyman ın hayatını anlatmaya kalkışan ama bi boka benzemeyen bir dizi, sırf erotizm sosuyla ülkenin en çok tartışılan maddelerinden biri haline geliyor, vs. bu örnekler çoğaltılabilir, ama anlatmak istediğim nokta anlaşıldı sanıyorum. büyük oranda salt bir reyting ve para kazanma amaçlı yapılan bu diziler, toplumdaki çürümüş değer yargılarıyla, olduklarından farklı anlamlar kazanıyor ve bir süre sonra onlarla beraber anılmaya başlanıyor.
behzat ç ye geri dönersek, bu benzetmenin sebeplerine bakalım. karşılaştırılan diziyi bilen bilir. hamasi bir vatansever edebiyatı üzerinden, uyuşturucu kaçakçılığından haraca, cinayetten çıkar amaçlı suç örgütü kurmaya türk ceza hukukunda [ya da dünyanın çoğu yerinde] çok ağır suç kapsamına girebilecek eylemlerde bulunan insanlar kahraman olarak öne sürülüyor. 'ben iki şey için ölürüm, biri vatan diğeri elif' gibi ne idüğü belirsiz bir cümle ile ekran karşısındaki türk izleyicisinin çoğunluğunun tipik mihenk taşlarına (tarihten gelen anlamsız bir milliyetçilik ve namus kavramı) nokta atışlar, toplumda bulunan 'chaotic good' hayranlığını beslemeler. işe yarıyor, hakkını verelim. dizinin alt metnine baktığımız zaman, karşımıza çıkan karakterler, çarpıklıklar ve çelişkiler, bu maskenin ardında kolayca gizlenebiliyor. bu noktadan, kurtlar vadisi senaristlerini tebrik etmek gerekir, hakikaten iyi iş çıkartıyorlar. baksanıza, tavuk keser gibi adam öldüren uyuşturucu kaçakçısı bir katili, iş yerlerinden haraç toplayan bir mafya babasını bile türk toplumunun örnek aldığı bir karaktere dönüştürebildiler.
bir polis, hem de anlatımı son derece gerçekçi olan bir polis. sorguda zanlılara köpek gibi davranan, önce vurup sonra soran bir baş komiser. 'ulan ben şu memlekette bir tane solcuyla kavga etmeden konuşamayacak mıyım lan?', 'gel sen vazgeç şu şikayet işinden, bir şey çıkmaz ondan' cümlelerini kuran bir adam. ama aynı zamanda bir baba, solcu bir genç öldürüldüğü zaman, işin siyasi boyutuna bakmadan, sadece onun da bir anası, babası vardır diye işin sonuna kadar giden bir adam. 'senin o çocuğun ablasından istediğini istemiştir lan' diyerek, aslında hepimizin aklındakini söyleyebilen bir adam. işte bu yüzden çok fazla tutuluyor, izleniyor. sol falan değil bu dizi. bizden sadece, o kadar. haberlerde bir çocuk ölümü gördüğünde, hiç tanımasa bile ekran karşısında ağlayan insanları, arkadaşıyla kavga ettiği zaman iki bira alıp 'ya abi kusura bakma' deyip, sarılıp barışan insanları, 'hayatımın amına koydun baba' diye bağırıp, gidip babasına sarılan oğulları anlatıyor aslında. fazla da bir şey yapmıyor, bir eve girdiği zaman, kravatını düzeltip bacak bacak üstüne atmıyor, bağdaş kurup somyada oturuyor mesela. akşamları evde bilmem ne iskoç viskisi içip, 'karını sevdiğini biliyorsun, neden bunu kendine itiraf etmiyorsun şevket' demiyor mesela, rakısını içip 'saçma sapan konuşma abi. sen yine kim bilir ne hayvanlık yaptın da o kadın bu hale geldi' diyor. zaten yaldızlı olmadığı için, süslü püslü değil, hafif paslı ve salaş olduğu için bu kadar seviliyor. mesleği gereği sokaklarla iç içe bir polisi, gereğinde küfür eden, adam döven birisi olarak göstermenin neresi hatalı? veya kızını kaybetmiş bir adamın, sırf anası için bir çocuğun kendi görüşüne ters siyasi cinayetini aydınlatmayı istemesinin, 'vatanımızı seviyoruz komiserim' diyen taksiciye 'kaçak değil mi lan bu taksi' diye çıkışmanın nesi eksik?
velhasıl kelam, bu dizi solcu falan değildir. sağcı da değildir. herhangi bir siyasi görüşü olduğunu da çok düşünmüyorum ben, verilen mesajlar iki tarafa da giydiriyor yeteri kadar. ama ülkedeki siyaset o kadar pisliğe batmış ki, insanların en ufak duygularından bile, solcu, sağcı, kemalist, dinci, akpli, fettullahçı zartcı zurtcu diye yaftalamaya o kadar alışmışız ki, 'insanlık namına döner bıçağıyla gireyim dedim' behzat ç solcu olurken, 'süleyman peygamber bir gün ... ' diye kıssalar da anlatan kurtlar vadisi sağcı oluyor. solcu denen dizi bir polisi işlerken, sağcı denen dizide ana karakterin babası anadolu erenlerinden bahsediyor.
ekleme: bu arada, harun tekin, google da behzat ç diye arattığımda çıkan resimlerine sıçayım. ilk bölümde göründüğün sahnelere sıçayım. sıfatına sıçayım kısaca. öf be...
ama değişiyor o da değişiyor.. yazdıkların çok iyi bir gözlemci olduğunun kanıtı ancak her iyi şeyi boka püsürüğe boğmak gibi bir alışkanlığı olan bu millet bunu da bok edecek.. yazarlarda işi siyasete çektikçe bu projenin boka battığının resmi kayıtını oluşturacak değil mi?2. sezon kötü başladı ve kötü gidiyor büyü bozuldu doğallık ortadan kalktı siyasi mesajlar ağır basmaya başladı yazık oldu yani diziye.
YanıtlaSil