hayata giren yanlış kişilerin öğrettikleri;
her gidişin bir dönüşü olduğudur. her şey için bu böyledir. her giden geri gelir. eninde sonunda kürkçü dükkanısındır onlar için. onlar kafalarında dönüp dolaşan kırk tilkiyle uğraşa uğraşa tilki olmuşlardır, sen de kürkçü dükkanı. bu abuk subuk davranan arkadaş için de geçerlidir, anne baba için de, sevgili için de. herkes döner, her şey geri gelir. ama artık sen, eski sen olmazsın. eski dostun seni sattı diye içtiğin antidepresanlar büyütmüştür biraz, biraz annenden babandan gelen hak etmediğin tepkiler, biraz da aslında bir hiç olan insanların ezici egoları seni kendine getirir gün be gün.
bir yerden sonra insanlardan sürekli duyduğun "takma kafana ya" cümlesinin ne kadar önemli olduğunu anlarsın. insanlar çoğu zaman hatalarından ders almazlar. onlar aynılarını yaşayana kadar, yaşattırdıklarını görmezler. bu yüzden yavaş yavaş güçlü taklidi yapa yapa güçlü olmayı öğrenirsin. bu hayatta kimseye kalmayacağını anlarsın. her şeyin sende bittiğini görürsün. gösterirler çünkü. sığınacak birini aradığında öz annen bile sana sırtını dönüyorsa, o zaman bazı şeyleri idrak etmeye başlarsın. sağlığını kaybedene kadardır. sağlığını kaybettiğin an "sikerler" dersin ve hayatına devam edersin umursadıklarını bir kenara bırakarak.
car car konuşmayı, hakkını aramayı, insanlar ne kadar konuşsa da doğru bildiğinden emin olduğun an yolundan sapmamayı öğrenirsin. insanlar sana "bu da hiç susmuyor" derken, sen aslında içindekileri kusuyorsundur. anlamazlar. nasıl anlasınlar ki? onlar da bilemez.
hayatta kimseyle her şeyini paylaşmaman gerektiğini öğrenirsin. en sevdiğinle bile. canınla da, kanınla da. eninde sonunda gelir götüne girer çünkü. yeri gelir merhametsiz olursun, yeri gelir umursamaz, kalpsiz. o yüzden bazı şeyler sadece senin içinde kalmalıdır. sadece senin içinde yaşanmalıdır. dışarıya çok renk verirsen, gün gelir suratına çalarlar her şeyi bir bir.
gidenin arkasından el sallamayı öğrenirsin. bir yerden sonra öyle bir hal alır ki; kimi hatasını anlar geri döner, kiminin umrunda olmaz ama artık senin de umrunda değildir zaten. dönmeyene ağlamazsın. dönenler için de asla eskisi gibi olmazsın, olamazsın. çünkü o bir kere gitmiştir. bırakmıştır.
insanların dediklerine önem vermemenin insanı ne kadar özgür kıldığını görürsün. "ben önemsemiyorum ama ya ailem?" demenin, önemsemekle hiçbir farkı yoktur. hayat senin hayatındır. bunu ne kadar erken idrak edersen o kadar çok yaşarsın. insanların tepkileri çoğu zaman seni yanlış yoldan döndürmek yerine, güzel şeylerden alıkoyar.
kimseye muhtaç olmamak gerektiğini anlarsın. baban her aradığında "yine mi paran bitti?" diye eziyorsa, arkadaşın halini hatrını sormak için iki kelime bir mesaj attığında "noldu, yalnız mı kaldın?" diyebiliyorsa bir yerlerde bir yanlışlık vardır. ya onlarda, ya sende. düzeltmesi kimi zaman elinde olur insanın, kimi zaman da yapacak bir şey yoktur. sürer gider, savaşmak anlamsızdır.
kimsenin anlamsız triplerine prim vermemek gerektiğini görürsün. çünkü sen "pınar nooolduuu?" diye el bebek gül bebek pohpohladıkça karşındakini, o gelir tepene sıçar. hiç gerek yok böyle aksiyonlara.
kolay kolay güvenmemek gerektiğini öğrenirsin. her güvendiğinin ayakkabısının izi kıçında "20. yaş hatırası" gibi durduğundan, ufak ufak çekersin kendini.
ha sonunda ne olur, söyleyeyim: ketum bir insan olursun. açamazsın kendini kolay kolay. en açık göründüğün zaman bile içinde sırlardan, anlatılmaması gerekenlerden kocaman bir kutu kilitli durur. tam böğründe.
ayrıca şimdi yazınca fark ettim, biri benim için "çok açık gibi duruyor ama aslında çok kapalı biri" demişti. şimdi anladım galiba ne demek istediğini.
usako//itüsözlük
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder