
eski sevgili ne biliyor musun? bak anlatayım;
biriyle tanışırsın, güler eğlenirsin, o da karşılık verir, göz kırparsın gülümser, bir şey söylersin, cevap verirken tereddüt eder falan filan. sonra başlarsınız bir şeye, işte günler, haftalar, aylar geçer. sonra bir gün biter, bok gibi biter, biraz bok gibi biter, saçma sapan biter, ama biter. dövme değil bu kalsın kolunda ki o bile çıkıyor, biter işte bir türlü. sonra sen kaldığın yerden devam edersin demek lazım ama zaten bir şeyler kalmamıştır aslında. sen farkedememişsindir, aslında her şey aynı şekilde devam ediyordur, sen sadece merkezini değiştirmişsindir, sonra eski düzene dönmek biraz acı verir, o kadar.
masanın üstüne bakarsın. dağınıktır, telefon, cüzdan, pasaport artık neyse, onlardan biri gözüne ilişir. sonra nereden estiyse, cüzdanına koyduğun fotoğrafları aklına gelir. ne alaka di mi şimdi? gelir o, olur öyle. açarsın cüzdanı, bir zamanlar onun fotoğrafını koyduğun yerde şimdi para falan vardır (para varsa iyi yine). gözüne telefon ilişir, 1.5 yıldır almadığın 1000 lik paket mesajlar gelir aklına. sonra telefonu eline alırsın, rehberi bir gözden geçirirsin, işte adı her neyse onun harfine gelince biraz yavaşlar, tam onun olduğu yerde biraz durursun. mesajları açarsın, bakarsın işte onlara. hala mesajlarını saklıyorsan onları okursun işte bir kaç kere -malsın demektir, o ayrı-. sonra elinde bir iki kere çevirip masaya geri koyarsın telefonu. benim masamdaki küçük çerçevede de bir resmi vardı ama sonra çerçeveyi bir yere kaldırdım, olsa onda da aklına gelirdi ama.

dışarı çıkarsın, çok yakın bir arkadaşın evine gideceksindir mesela o akşamlık. beşiktaş tan otobüse binersin, oradan kaç defa beraber yukarı çıktığınızı hatırlarsın. ama bu çok değil, nihayetinde bir çok kez kullandın sen bunları, sadece ona ait bir şey yok içinde. ama bak, zincirlikuyu ya çıkınca bir daha gelir aklına. 1.5 yılda sadece 2 defa bindiğin metrobüs e bakınca hatırlarsın işte bir şeyler. ama bak bu arada metrobüs e binmemek için 3-4 araç değiştirerek gittiğin günleri hatırlarsın, gülersin biraz. o kargaşayı, duraklardaki insanların arasındaki gölgelerden bir iki bir şey seçersin. olur öyle, boşver.
taksim, kadıköy falan zaten allah ın emri. mutlaka gelir aklına bir şeyler. nevizade deki irlanda barı mesela (james joyce), benim aklıma orada gelirdi bir şeyler. senin mutlaka farklı bir yerin vardır. ama şu var ki ,metro çıkışları ve otobüs durakları genelde bu iş için biçilmiş kaftan. bir de istiklal deki tarihi tramvay. hayatımda bir kere bindim zaten, onda da yanımdaydı. neyse, öyle de olur.
demek istediğim, her zaman aklınıza gelebilir bu şahıs. zaten gelsin lan, paylaşılan o kadar şey var ortada. bok gibi bile olsa, sizden bir parça nihayetinde. ha derseniz ki, ben hiç bir şey hatırlamak istemiyorum, olmuyor öyle. iyi, kötü hatırlamak kişini kendi bileceği iş, iyi hatırlayan pek görmedim ama. zaten unutmaya çalışmak beyhude bir çaba oluyor, çok uçan kaçan çapkın değilseniz, hayatınızdan geçen insanları hatırlamak pek zor değil. en güzeli, 'olur öyle' deyip geçmek. çünkü başka bir açıklamaya ihtiyaç yok. yapabiliyorsanız kendinize hemen yeni birisini bulmaya kasmayın. hemen biri çıkarsa karşınıza da, ağırdan alın derim ben. benzin değil bu, bitti mi yenisini doldurasın. biraz zaman verin kendinize, bir sigara yakın, geçmişinizdeki o parçaların iyice muhasebesini yapın. bir kaç iyi arkadaş bu konuda baya yardımcı olur. onların kıymetini bilin.
ha bir de, sigara yakın dedim ama sigaraya başlamayın tekrardan. sürekli zam yapıyorlar, zaten bir süre baya içiyor durumda olacaksınız, iyice cebi deldirmeyin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder